30 Temmuz 2011 Cumartesi

Unutulmuş Bir Şair: Fazli

  Şarkın divanlarından İstanbul semalarına kadar gül kokusunun duyulduğu yıllarda Zati'nin Bayezit Camii yanındaki remil dükkanı da şiir kokuyordu. Neredeyse çeyrek asır süren şiir sohbetlerine kimler katılmıştı ve ne gazeller okunmuştu. Bu şairlerin arasında biri vardı ki adından uzun yıllar söz ettirecekti. Asıl adı Saraçzade Mehmet Efendi olan genç şair şiir sohbetlerinde duyduğu şiirleri analiz etti, örnek aldı ve zamanla kendi üslubunu oluşturdu.
   Şehzade Mehmet'in sünnet düğününde, Zati Fazli'yi de padişah meclisine götürmüş ve bir şiir okumasını isteyerek padişaha takdim etmişti. Fazli padişahın huzurunda 32 beyitlik bir kaside okudu ve bu kaside ile kaderi değişti. Kanuni onu o gün Şehzade Mehmet'in katibi  yaptı. Fazli daha sonra Şehzade Mustafa ve Şehzade Selim'in de katipliğini yapmıştı. Selim'in  tahta geçmesinden sonra reisülküttap olan şairimiz üstadı Zati'yi geçerek şöhreti yakaladı.
  Bunca gül kokusu ve şiir meclisi içinde yaşayan Fazli 1552 yılında gül ile bülbülün aşkını kaleme aldı ve ilk kez mesneviye dönüştüren şair oldu.
  Gül ü Bülbül'ü anlattığı alegorik hikayesi ülke sınırlarını aştı. Üç asır sonra J.V. Hammer tarafından Almancaya çevrilip Türkçe metniyle birlikte yayımlandı.
  "Şarkın gül ve bülbülü, biraz da Kara Fazli'nin bu kitabı dolayısıyla Batı'da yeni bir aşka tutuldu"
  Kara Fazli'nin öldüğü sıralarda bir başka büyük üstad olan Baki Osmanlı şiirinin zirvelerindeydi ve Fazli'nin Zati'ye yaptığını bu kez Baki Fazli'ye reva görmüş oldu. Baki'nin şöhretiyle Kara Fazli'nin adı unutulur oldu. Fakat Gül ile Bülbül mesnevisi dünya durdukça Kara Fazli'nin yad edilmesine yetecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder