9 Aralık 2012 Pazar

TÜRKAN ŞORAY - KADİR İNANIR FİLMLERİ



 Yeşilçam'ın aşk filmlerinde birbirlerine en çok yakışan çift kuşkusuz Türkan Şoray'la Kadir İnanır'dır. Henüz 16'lı yaşlarında sinemayla tanışıp yıllar geçtikçe güzelleşen bir kadın ve tam bir Yeşilçam jönü. Bir araya geldikleri filmlerin hepsi de beğenildi, hafızalarda izler bıraktı. İşte tarih sırasıyla birlikte başrol oynadıkları filmler :
 
 Kara Gözlüm / 1971 / Atıf Yılmaz
 
            


 Unutulan Kadın / 1971 /Atıf Yılmaz

     



   Dönüş / 1972 / Türkan Şoray                                   




Gazi Kadın - Nene Hatun / 1973 / Osman Seden





Deprem / 1976 / Şerif Gören




Devlerin Aşkı / 1976 / Osman Seden





Bodrum Hakimi / 1976 / Türkan Şoray





Dila Hanım / 1977 / Orhan Aksoy




Selvi Boylum Al Yazmalım / 1977 / Atıf Yılmaz





Cevriyem / 1978 / Memduh Ün





Gönderilmemiş Mektuplar / 2002 / Yusuf Kurçenli










8 Aralık 2012 Cumartesi

HAZIRLANDIN DİYELİM

hazırlandım diyelim bir yolculuğa
    "bu, yalnızlığa da olabilir" diyor birisi
dayanıklı mısın bakalım
silahın nedir
ilkin asfalt ve beton
bir bakarsın önün ardın su kesilir
yüzme de bilmezsin ayrıca

   "çocukluktan kalma şeyler bunlar"
diyor matrağa düşkün biri
   "nasıl olsa yenilir"
oysa kavradığım her şeyin adını bilmek
biraz bunaltıyor beni
örneğin bir atom santralı projesi
Hollanda'daki bir caz konseri
öleceğimi biliyorum nasıl olsa
ama gölgemi önüme düşürüyor
güneş önümden gelirken
şaşırıyorum gövdemi

matrağa alışkınım aslında ama
ille kayayı delen incir,
suları aşan gemi!

TURGUT UYAR

AH! BEN BUNDAN SONRA BİR KARI SEVMEK! BAŞKASINI SEVMEK*

İşte sen gülüyorsun
ve beni daha geniş bir salona almış oluyorlar
Gözlerim dönüyor sevdada, merkezden değil
Tam beş milyon park oluyorum, mavzerler caba
Defterime tartışmasız bir kuzu çiziyorum da!

Şehri ispatlamaktan geliyorum heykeller hala bitmiş
Bak ben sana ay aldım al ay aldım bak ben sana
Hem Fischer de sebt günü çekilmişti galiba
Bir defterime kuzu tartışmasız çiziyorum da!

Sana bir gülü olmamanın biyolojisinden soruyorum de ki :
'Sanmıyorum bu, bir beygirin metale meylettiğini bildirsin'
Kalemi kurdelayla dersem babam annemi dövmesin
Defterime çiziyorum bir kuzu tartışmasız da!

Rimbaud okumuşuz gibi soluyor şurdaki tank bak
Hiç sevişmediğimiz için doğruluyor matbaa
Haydi gel şapkamızı Türkiye'ye gömelim
Defterime bir çiziyorum tartışmasız kuzu da!

*Şemseddin SAMİ'nin  "... Fitnat" ından

BANA BAKTILAR

Bugün sokakta yürürken
Bütün kızlar bana baktılar.
Allah Allah
Niye hep bana bakıyorlar ki diye düşündüm?
Sonra da bugün meğer
Murat'ın gömleğini giymişim.


25 Kasım 2012 Pazar

Vesikalı Yarim




Sabiha: Her birimiz yolumuza gitsek.
Halil: Yolumuz ?
Sabiha: Öyle.
Halil: Birleşti biliyorum ?
Sabiha: Yok. Birleşecek gibi değil. Seni tanıdıktan sonra anladım bunu.
Senlen beraber olduktan sonra seni.. Sevgi de yetmiyormuş.
Çok eskiden rastlaşacaktık.


Künye: Vesikalı Yarim. Yıl 1968. Sait Faik Abasıyanık'ın Menekşeli Vadi'sinden uyarlanan filmin yönetmeni Ömer Lütfi Akad. Türkan Şoray ve İzzet Günay başrolde. Filmin unutulmaz bir diğer yanıysa Şükran Ay'ın seslendirdiği birbirinden güzel şarkılar.
            

10 Ağustos 2012 Cuma

Beş Şehir



"şevket: - hiç ilgilenmedi benimle
- çay içmeye davet ettim ,oraya da gelmedi.

kedi: - e ,çaydan.

şevket: -ne çayı,ne alakası var

kedi: -çaydan, çaydan...bu durumlarda kahve her zaman daha çok işe yarar. bak, çayda kadınları rahatsız eden bişiy, böyle "yerel bir tını" var.

şevket: - yerel mi? ne alakası var. çay yerel, kahve değil mi?

kedi: -bak ,"benimle kahve içer misin sorusu, bütün kadınlarda, hepsinde aynı rahatlatıcı çağrışımı yapar; beyaz fincan, porselen, şık, mayhoş aroma kokusu, hele latin ezgileri heheeeyy neler neler... ama çay, çay böyle "başarısız erkek" gibi bişiy demek çay.

şevket : - bence artık heidegger okuma, kafan iyice naziler gibi çalışmaya başladı. "

19 Haziran 2012 Salı

Ucuz Roman


-Bundan nefret etmiyor musun?
-Neden?
-Bu rahatsız edici suskunluktan. Sence neden kendimizi rahat hissetmek için sürekli zırvalamak zorundayız?
-Bilmiyorum gerçekten güzel bir soru.
-Bunu özel biriyle birlikte olduğunda hissediyorsun, oysa kahrolası çeneni bir dakika kapatıp sessizliği paylaşmaya çalışabilirsin.
-O aşamaya gelmedik ama kendini kötü hissetme daha yeni tanıştık.

Pulp Fiction'da Vincent ve Mia'nın restorandaki konuşması ve ardından 



HOBİ


Gitme demiyorum, hobi olarak gene git
Biraz dolaş, hava al, hava ver, ekonomiye can ver
Köpeğini gezdir mesela, parklar hepimizin
Elimde senedin var sen kaybedersin
 
Kutuna gidebilirsin yahut sinemaya
Hava güzel olacakmış yarın şemsiyeni alma
Sen yokken ben biraz uyurum, elma soyarım
Çıkmışken ceketimi de terziye verirsin
 
Gitme demiyorum, hobi olarak gene git
Saçlarını boyat, ne bileyim balyaj yaptır
Sahafları dolaş mesela, ucuz oluyormuş
Elimde elinin izi var, yıkarım görürsün bak
 
Suyuma gidebilirsin yahut yoğurt almaya
Hava sıcak olacakmış yarın öğlene kalma
Sen yokken ben biraz özlerim, çekirdek yerim
Çıkmışken raketimi de servise verirsin
 
Gitme demiyorum sevgilim, hobi olarak gene git
Hatta Ayı Yogi olarak git, KOBi olarak git mesela, kredi al
Yüzde on büyü, değişiklik olsun
 
Gitme yani
Bak, hobi lazımsa ben olurum hobi

Bahadır Cüneyt Yalçın

27 Şubat 2012 Pazartesi

Gidenler bizden hep bir parça götürürler, o parçanın yerinde de derin izler kalır.
Herkesin bir yara izi vardır; insanlardan gizlemeye çalıştığı, saklamak için çok uğraştığı bir yara izi.
Herkesin bir yara izi vardır; kimseye dokundurtmayacak kadar güzel olan.
Baktıkça nefes alabiliyor olmanın kıymetini anlamanı sağlayacak bir yara izi..
Bu izlerle yaşamaya alışırsın. Bir sabah belki gün doğarken baktığında dışarı, yaşamayı yeniden sevebilirsin.
Ve birgün elbet birileri o yara izine dokunur, acın biraz olsun hafiflemeye başlar.

31.bölümden

Üçümüz Birden Sevinemez Miyiz

"Çünkü sen hep kafamın içindesin. Senin fikrin kafamın içinde bir hayalet gibi. Ve ben o hayaletle uyuyorum her gece. Ne olur artık izin ver bana. Ne olur yaşamama izin ver. Tekrar birilerini sevmeme izin ver. Ölemem ben öldüremem kendimi Leyla. Babamı yalnız bırakamam, yanına gelemem Leyla. Çok uğraştım seni geri getirmek için ama yapamadım Leyla. Ne olur izin ver bana. Biraz mutlu olmama izin ver. Sen yanımda ol yine kal ama ne olur bana izin ver. Üçümüz birden sevinemez miyiz?"


Leyla İle Mecnun- 47.bölüm'den.



8 Şubat 2012 Çarşamba

Senin Korkularını Benim İnceliğimi


Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.

İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!

İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.
Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin.
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya.
İki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı,
hüznün arması ayrılık.

O küçük ölüm!

Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.

Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından gidip ağzını yıkadığında başlamıştı.
Ben bulutları gösterirken,
“bulmacanın beş harfli yemek sorusuna” yanıt aramanla halkalanmış,
“Aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı”
türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş,
Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip,
“bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? ”
diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan.

Şimdi anlıyormusun gidişinin neden ayrılık olmadığını,
bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında....

Ne mi yapacağım bundan sonra?

Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
Şiir yazmayacağım bir süre,
Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye.
Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim.
Falcı kadınlara inanmayacağım artık.
Trafik polislerine adres sormayacağım,
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye....

Ne yapacağımı sanıyorsun ki?

Tenin tenime bu kadar sinmişken,
ömrüm azala azala önümden akarken,
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime,
bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.

Şükrü Erbaş 

Kapanmayan Kapılar


Erkekler umutsuzluklarını aslında hayatlarını dağıtan kadınlara dönerek yeniden yeniden umuda döndürmek istemektedirler. 

5 Şubat 2012 Pazar

Notalardan geçip Tanpınar'ın deyimiyle taze çimen rüyalarına, ütopyalara gittiğim bir şarkıdır. Mevsim kış olsa da güneşin yanaklarımı kızarttığı bir günse geçirdiğim, dinlemekten alamam kendimi.

Huzur'dan

"Vücutlarımız, birbirimize en kolay verebileceğimiz şeydir; asıl mesele, hayatımızı verebilmektir. Baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip, oradan tek bir ruh olarak çıkmaktır."
"Bu, sıcak renklerin göz için bir lezzetten, bir ruh miracına kadar her imkanı denediği andı."
"Yaşamak güzeldi... Bu sevimli budalanın kollarında kendisini kaybetmek ve sonra gene orada, onun için kendini bulmak vardı."
"Senin dışında düşünememek hastalığına müptelayım."