Şarkın divanlarından İstanbul semalarına kadar gül kokusunun duyulduğu yıllarda Zati'nin Bayezit Camii yanındaki remil dükkanı da şiir kokuyordu. Neredeyse çeyrek asır süren şiir sohbetlerine kimler katılmıştı ve ne gazeller okunmuştu. Bu şairlerin arasında biri vardı ki adından uzun yıllar söz ettirecekti. Asıl adı Saraçzade Mehmet Efendi olan genç şair şiir sohbetlerinde duyduğu şiirleri analiz etti, örnek aldı ve zamanla kendi üslubunu oluşturdu.
Şehzade Mehmet'in sünnet düğününde, Zati Fazli'yi de padişah meclisine götürmüş ve bir şiir okumasını isteyerek padişaha takdim etmişti. Fazli padişahın huzurunda 32 beyitlik bir kaside okudu ve bu kaside ile kaderi değişti. Kanuni onu o gün Şehzade Mehmet'in katibi yaptı. Fazli daha sonra Şehzade Mustafa ve Şehzade Selim'in de katipliğini yapmıştı. Selim'in tahta geçmesinden sonra reisülküttap olan şairimiz üstadı Zati'yi geçerek şöhreti yakaladı.
Bunca gül kokusu ve şiir meclisi içinde yaşayan Fazli 1552 yılında gül ile bülbülün aşkını kaleme aldı ve ilk kez mesneviye dönüştüren şair oldu.
Gül ü Bülbül'ü anlattığı alegorik hikayesi ülke sınırlarını aştı. Üç asır sonra J.V. Hammer tarafından Almancaya çevrilip Türkçe metniyle birlikte yayımlandı.
"Şarkın gül ve bülbülü, biraz da Kara Fazli'nin bu kitabı dolayısıyla Batı'da yeni bir aşka tutuldu"
Kara Fazli'nin öldüğü sıralarda bir başka büyük üstad olan Baki Osmanlı şiirinin zirvelerindeydi ve Fazli'nin Zati'ye yaptığını bu kez Baki Fazli'ye reva görmüş oldu. Baki'nin şöhretiyle Kara Fazli'nin adı unutulur oldu. Fakat Gül ile Bülbül mesnevisi dünya durdukça Kara Fazli'nin yad edilmesine yetecektir.
30 Temmuz 2011 Cumartesi
6 Temmuz 2011 Çarşamba
Her Kitap Bir Renk 1 : Pastoral Senfoni
"Tanrım, geceyi bizim için mi böylesine gizemli ve güzel yaptın? Benim için mi? Hava ılık, ayışığı açık penceremden içeri dolmakta. Oturmuş, göklerin sonsuz sessizliğini dinliyorum. Bütün varlıklardan hayranlık duyguları yükselip birbirine karışıyor; sözcüklerle anlatılamayacak bir coşkuyla dolu gönlümü alıp sürüklüyorlar sanki. Dua ederken bile sakin değilim. Eğer sevginin sınırları varsa, bu sınırları insanlar koymuştur Tanrım, Sen değil."
Pastoral Senfoni, Nobel ödüllü yazar André Gide'in en iyi bilinen eserlerinden birisidir. Huzuru yakalayabilmek için çırpınarak yaşayan ruhlar için aşk, acıya dönüştürülmesi en kolay, en hassasihtiyaçlardan biridir. Kahramanların hepsi, ya Gide'in kendisi ya da hayatında önemli rolleri olan yakınlarıdır.
Pastoral Senfoni, bir kitap ismi olarak okuyucuya işin en başında, birden fazla dünyanın kapılarını aralar. 'Pastoral' kelimesi, hem kırsal yaşamla, hem de Fransızca'da Protestan din görevlilerine verilen 'pasteur' adıyla bağlantılı olarak dinî ve manevi yönleri ağır basan bir hikâyenin anlatılacağını okuyucuya haber verir. Günlük türünde yazılmış eserde ortaya konan, bir hikâyeden ziyade, çok sesli bir senfonidir.
Günlük, bizi hem papazın, hem de karısı, oğlu ve âşık olduğu kör kızın dünyalarına götürürken, çok sesli bir senfoniye dönüşür. Gide romanın adıyla, Beethoven'ın en önemli eserlerinden biri olan Pastoral Senfoni'ye gönderme yapar. Bir papaz dünyanın ve aslında yaşamın bütün renklerini kör bir kıza, bu senfoni aracılığıyla anlatmaya çalışır.
Pastoral Senfoni, Nobel ödüllü yazar André Gide'in en iyi bilinen eserlerinden birisidir. Huzuru yakalayabilmek için çırpınarak yaşayan ruhlar için aşk, acıya dönüştürülmesi en kolay, en hassas
Pastoral Senfoni, bir kitap ismi olarak okuyucuya işin en başında, birden fazla dünyanın kapılarını aralar. 'Pastoral' kelimesi, hem kırsal yaşamla, hem de Fransızca'da Protestan din görevlilerine verilen 'pasteur' adıyla bağlantılı olarak dinî ve manevi yönleri ağır basan bir hikâyenin anlatılacağını okuyucuya haber verir. Günlük türünde yazılmış eserde ortaya konan, bir hikâyeden ziyade, çok sesli bir senfonidir.
Günlük, bizi hem papazın, hem de karısı, oğlu ve âşık olduğu kör kızın dünyalarına götürürken, çok sesli bir senfoniye dönüşür. Gide romanın adıyla, Beethoven'ın en önemli eserlerinden biri olan Pastoral Senfoni'ye gönderme yapar. Bir papaz dünyanın ve aslında yaşamın bütün renklerini kör bir kıza, bu senfoni aracılığıyla anlatmaya çalışır.
5 Temmuz 2011 Salı
Kalbim Unut Bu Şiiri
Uğuldayan ve hep uğuldayan
bir orman kadar üşüyorum şimdi
yanlış rüzgârlar esiyor dallarımda
yanlış ve zehirli çiçekler açıyor
Kanımda kocaman gözleriyle bir çığlık
Su ve ses kadar beklediğim
ne kaldı geride, bilmiyorum
uzanıp uyumak istiyorum gölgeme
ve sarınmak o kocaman gözlerin
uğuldayan rüzgârlarına
Bir acıyı yaşarım ve zehrinden
çiçekler üretirim kömür karası
uçurum kadar bir yalnızlık
yaratırım kendime, atlarım
Anısı yoktur küçük rüzgârların
Yapraklarım yok artık kuşlarım yok
büsbütün viran oldu dağlarım
ezberimdeki türküler de savrulup gitti
ömrümün karşılığı kalmadı sesimde
sesimde yalnız ormanların gümbürtüsü
Yanlış, daha baştan yanlış
bir şiirdi bu, biliyorum
ve belki ömrümüzün yakın geçmişi
bu kadar doğruydu ancak, kimbilir
Kalbim unut bu şiiri
Ahmet TELLİ
bir orman kadar üşüyorum şimdi
yanlış rüzgârlar esiyor dallarımda
yanlış ve zehirli çiçekler açıyor
Kanımda kocaman gözleriyle bir çığlık
Su ve ses kadar beklediğim
ne kaldı geride, bilmiyorum
uzanıp uyumak istiyorum gölgeme
ve sarınmak o kocaman gözlerin
uğuldayan rüzgârlarına
Bir acıyı yaşarım ve zehrinden
çiçekler üretirim kömür karası
uçurum kadar bir yalnızlık
yaratırım kendime, atlarım
Anısı yoktur küçük rüzgârların
Yapraklarım yok artık kuşlarım yok
büsbütün viran oldu dağlarım
ezberimdeki türküler de savrulup gitti
ömrümün karşılığı kalmadı sesimde
sesimde yalnız ormanların gümbürtüsü
Yanlış, daha baştan yanlış
bir şiirdi bu, biliyorum
ve belki ömrümüzün yakın geçmişi
bu kadar doğruydu ancak, kimbilir
Kalbim unut bu şiiri
Ahmet TELLİ
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)